Kolon (Barsak) Kanseri Nedir?

Kalın bağırsak kanseri ne sıklıkta görülür?
Kalın bağırsak veya kolon kanseri, dünyadaki en yaygın kanserler arasında yer alır ve yaklaşık her 2,000 kişide bir görülür. En sık 50 yaşın üzerindeki kişilerde görülür ve cinsiyet farkı gözetmez. Bu kanserler bazı hücrelerin uygun olmayan şekilde (anarşik) çoğalması ile gelişirler. Bu tümörler iyi huylu (sıklıkla polip) ve kötü huylu (kanser) şeklinde olabilirler. İnce bağırsak yaklaşık 4-6 metre uzunluğunda iken, kalın bağırsak 1.5 metre kadar uzunluktadır. Kalın bağırsak su ve yararlı olan besinlerin emildiği organdır. Son 15 yılda, tarama testlerinin artması ile kalın bağırsak kanserleri erken evrede belirlenmekte ve ölüm oranları da düşmektedir. Kalın bağırsak kanserlerinin % 70’i kalın bağırsağın sol yarısında, % 25’i sağ yarısında ve % 5’i ise her iki yarısında da (senkron tümör) yer alır. Amerikan Kanser Enstitüsü 2006 yılı istatistiklerine göre, kalın bağırsak kanseri; erkeklerde prostat kanseri ve akciğer kanserini takiben üçüncü sırada ve kadınlarda ise meme kanseri ve akciğer kanserini takiben yine üçüncü sırada görülen kanser türüdür ve yaşam boyu kolon ve rektum kanserine yakalanma riski ortalama % 5’tir. Dünya Sağlık Örgütü istatistiklerine göre, 2008 yılında dünya genelinde 1 milyonun üzerinde yeni bağırsak kanseri olgusu tespit edilmiştir.

Senkron ve metakron kalın bağırsak kanseri ne anlama gelir?
Kalın bağırsakta eş zamanlı olarak iki farklı bölgede kanser belirlenmesine ‘’senkron bağırsak kanseri’’ adı verilir ve bu tür tümörlere % 2-12 oranında rastlanır. Buna tipik bir örnek eş zamanlı olarak, kalın bağırsağın hem sağ yarısında, hem de rektum bölgesinde kanser olmasıdır. Kalın bağırsakta, farklı zamanlarda ve farklı bölgelerde kanser çıkmasına ise ‘’metakron bağırsak kanseri’’ adı verilir. Rektum kanseri tedavisi gören bir hastada, beş yıl sonra kalın bağırsağın sağ yarısında kanser belirlenmesi buna uygun bir örnektir. Bağırsak kanserinin karaciğere sıçraması veya metastaz yapması ise farklı bir durumdur.

Rektum kanseri nedir?
Kalın bağırsağın en uzun kısmı olan kolonda ortaya çıkan kanserlere kolon kanseri ve makata yakın olan son kısmında ortaya çıkan kanserlere ise ‘rektum kanseri’ denir.

Kalın bağırsak kanseri kısa sürede mi gelişir?
Kalın bağırsak veya kolon kanserlerinin gelişmesi çoğu kez 3-5 yıl arasında zaman alır ve % 60 oranında bağırsak içindeki polip adı verilen iyi huylu urlardan veya Crohn hastalığı yada ülseratif kolit gibi bazı iltihabi kalın bağırsak hastalıklarından gelişirler. Düzenli olarak yaptırılan kolonoskopi tetkiklerinin özellikle polip zemininde gelişen bağırsak kanseri olgularını önlemedeki rolü büyüktür. Bu tümörler yayılma yada sıçramalarını yakınlarındaki lenf damarlarına, toplar damarlara, karaciğer, kemik, prostat, mesane veya rahim gibi komşu organlara yapabilirler. Kalın bağırsak kanserlerinin % 95’i adenokarsinom grubundandır.

Kimler kalın bağırsak kanseri açısından risk grubundadır? 
• Yaş: 50 yaşın üstündeki kişiler
 Ailevi: Ailede birinci derecede akrabalarda, kalın bağırsak kanseri olan kişilerde kalın bağırsak kanseri riski 1.8 kat artar
• Ailevi polipozis hastalığı: familyal adenomatozis polipozis – FAP, Lynch sendromu (HNPCC veya kalıtsal nonpolipozis kolorektal kanser) olgularında ise bağırsak kanserine ek olarak rahim kanseri veya yumurtalık kanseri de bulunur.
• Peutz-Jeghers sendromu olan hastalarda yaşam boyu % 20 oranında bağırsak kanseri gelişme riski vardır.
• Yüksek yağ ve kalorili (özellikle hayvansal yağlar) diyetle beslenen kişiler
• Düşük lifli diyetle beslenme: Sağlıklı bir beslenmede günde 20-35 gr arasında lif tüketilmelidir. Bingham ve ark. çalışmasında, günde 17 gr’dan az lif tüketenlerde bağırsak kanseri riskinin arttığı saptanmıştır.
• Kırmızı et: Her gün düzenli kırmızı et tüketimi ile kalın bağırsak kanseri riski 1.5 kat artar
• Kalın bağırsak polipleri veya kanseri olan kişiler
• Yumurtalık, rahim veya meme kanseri öyküsü olan kadınlar
• İltihabi bağırsak hastalığı: ülseratif kolit ve Crohn hastalığı varlığında 10 yıldan uzun süreden beri iltihabi bağırsak hastalığı varlığında kalın bağırsak kanseri riski 2-3 kat artar. Eaden ve ark. 54.478 hastayı kapsayan ülseratif kolit ile ilgili 114 bilimsel çalışmayı inceledikleri meta-analizde; 10 yılında sonunda % 2 oranında, 20 yılında sonunda % 8 oranında ve 30 yılın sonunda % 18 oranında bağırsak kanseri riski geliştiği bildirilmiştir. Buna karşın, Bernstein ve ark. 2.672 ülseratif kolit hastasını incelediklerinde, bağırsak kanseri gelişme riskini % 0.16 ve rektum kanseri gelişme riskini ise % 0.06 olarak belirlemişlerdir.
• Obezite: aşırı kilolu olmak ve spor yapmamak, kalın bağırsak kanseri riskini 1.5-2 kat arttırır. Çağımızın hastalığı olan obezitenin, Avrupa ülkelerinde son 10 yılda 60-65 yaş grubunda % 20’den % 30 düzeyine çıktığı belirlenmiştir.
• Şeker hastalığı: % 40 oranında riski arttırır, aynı şekilde insülin direnci olması da riski arttırır.
• Sigara tüketimi
• Alkol: Vogel ve ark. çalışmasında düzenli olarak günde 10 gr alkol tüketimi ile kalın bağırsak kanseri riskinin 1.5 kat arttığı belirlenmiştir.
• Uzun süreli olarak gece vardiyasında çalışmak
Tüm bu verilere rağmen, bağırsak (kolon) kanseri ve rektum kanseri gelişen kişilerin % 75’inde hiçbir risk faktörü belirlenmemiştir.

Kimler kalın bağırsak kanseri açısından düşük risk grubundadır? 
• Kişisel veya ailesel bağırsak kanseri öyküsünün olmaması
• Birinci derece akrabalarda bağırsak kanseri öyküsünün olmaması
• Birinci derece akrabalardan birisinde 45 yaştan sonra bağırsak kanseri öyküsünün olması
• Bu grupta risk altında olmayan kişilere oranla iki kat risk bulunur.
• Bu gruptaki kişilere dışkıda gizli kan testi ve kolonoskopi önerilir.

Kimler kalın bağırsak kanseri açısından orta derecede risk grubundadır? 
• Birinci derece akrabalardan birisinde 45 yaştan önce bağırsak kanseri öyküsünün olması
• Birinci derece akrabalardan ikisinde yaştan bağımsız olarak bağırsak kanseri öyküsünün olması
• Bu grupta risk altında olmayan kişilere oranla altı kat risk bulunur.
• Bu gruptaki kişilere 35-40 yaş civarında kolonoskopi önerilir ve 55 yaş civarında tekrarlanır.
 

Kimler kalın bağırsak kanseri açısından yüksek risk grubundadır? 
• Aile bireylerinden birisinde ailevi polipozis hastalığı olması (familyal adenomatozis polipozis – FAP)
• Aile bireylerinden birisinde HNPCC (kalıtsal nonpolipozis kolorektal kanser veya Lynch sendromu) bulunması
• Üç veya daha fazla birinci ve ikinci derecede akrabalarda kalıtsal bağırsak kanseri olması
• Bu gruptaki kişiler % 50 gibi risk altındadır.

Yaş ile bağırsak kanseri ilişkisi nasıldır?
Yaş 10 yılda risk % 20 yılda risk % 30 yılda risk %
30 0.06 0.27 0.78
40 0.21 0.72 1.70
50 0.53 1.53 3.04
60 1.05 2.64 4.12
70 1.78 3.44 bilinmiyor

Bağırsak kanseri sıklıkla 50 yaştan sonra belirlenir. Olgularının sadece % 0.1’i 20 yaştan genç, % 1.1’i de 20-34 yaş aralığında, % 4’ü 35-44 yaş aralığında ve % 13.4’ü 45-54 yaş aralığındadır.

HNPCC veya kalıtsal nonpolipozis kolorektal kanser ile ilişkili tümörler hangileridir?
Bu gruptaki hastaların % 80’inde bağırsak kanseri, % 40’ında rahim kanseri, % 15’inde mide kanseri, % 12’sinde yumurtalık kanseri ve % 5’inde idrar yolları kanseri bulunur.

Kalın bağırsak kanserinden nasıl korunulabilir? 
• Düzenli olarak 40 yaştan itibaren dışkıda gizli kan testi (yılda bir kez), kalın bağırsak röntgeni (barsak grafisi, kolon grafisi, lavman opaklı kolon grafisi, çift kontrastlı kolon grafisi), sigmoidoskopi (5 yılda bir kez), kolonoskopi (10 yılda bir kez), veya sanal kolonoskopi gibi tarama testlerini yaptırmak yararlıdır. Geçmişte 50 yaştan sonra düzenli olarak önerilen kolonoskopi tetkiki, 45 yaştan sonra bağırsak kanseri riski başlaması nedeni ile birçok Amerikan derneği tarafından 40 yaştan sonra yapılmaya başlanmıştır.
• Ailede kalın bağırsak polibi veya kanseri öyküsü olanların, genetik danışmanlık alması ve bu tür testleri (p53 mutasyonu taraması) yaptırmak
• Düzenli olarak günde 30-60 dakika arası spor yapmak (kalın bağırsak kanseri riskini % 40 azaltır)
• Düzenli folik asit, kalsiyum ve D vitamini içeren multivitamin kullanmak
• Kadınlarda menapoz sonrasında hormon tedavisi almak
• Sigaradan uzak durmak çok yararlıdır.
• Diyet düzenlemesi: bol miktarda posa bırakan baklagiller, sebze, meyve, süt ve sarımsak tüketilmesi, aşırı yağlı gıdaların kısıtlanması ve kırmızı et tüketiminin en fazla bir avuç büyüklüğüne dek kısıtlanması (kalın bağırsak kanseri riskini % 40 azaltır). Boeing ve ark. çalışmasında günlük meyve tüketiminin, Avrupa kıtasının orta, güney ve doğusunda yer alan ülkelerde ortalama 200-210 gr arasında ve kuzeyinde yer alan ülkelerde 129 gr olduğu belirlenmiştir. Benzer şekilde günlük sebze tüketimi, Yunanistan’da 270 gr iken, İsveç’te 103 gr olarak saptanmıştır. Sebze, meyve ve lifli gıdaların tüketiminin azalması ile birlikte bağırsak kanseri riskinin arttığı bilinmektedir. Terry ve ark. tarafından 2001 yılında İsveç’te 61,463 kişi üzerinde gerçekleştirilen çalışmada ve Kesse ve ark. tarafından 2006 yılında Fransa’da 67,312 kişi üzerinde gerçekleştirilen çalışmada kırmızı etten zengin batılı tip diyetle beslenen ve yoğun alkol tüketen kişilerde bağırsak kanseri riskinin arttığı saptanmıştır. Birçok çalışmada belirtildiği gibi, bağırsak kanseri olgularının % 50’sinde ana neden olarak diyet ve yaşam şekli belirlendiğinden, alınacak önlemlerin önemi daha da belirgin hale gelmektedir.
• Probiyotikler: canlı bazı mikropların (bakteri) yoğurt veya gıdalara ek olarak alınmasıdır. Bağırsakta yer alan yararlı bakterileri arttırarak, bağırsak kanserini önledikleri yönünde bazı çalışmalar olmakla birlikte, bu etki henüz bilimsel olarak kesinlik kazanmamıştır.
• Düzenli Aspirin kullanmak, kalın bağırsak poliplerinin oluşumunu azaltır ve böylelikle bağırsak kanseri açısından korunma sağlar.
Kalın bağırsak kanserinin belirtileri nelerdir?
 
Dışkıda kan görülmesi: dışkı parlak kırmızı veya koyu siyah renk alabilir. Olguların % 35-60’ında gözle görülebilen kan ve diğerlerinde ise dışkı tetkiki ile belirlenebilen gizli kan mevcuttur. Dışkısında kan görülen bir kişide hemen bağırsak kanseri olduğu kanısına kapılmamak gerekir. Hamilton ve ark. 2009 yılında gerçekleştirdikleri çalışmalarında, dışkısında kan görülen kişilerin % 3’ünden azında bağırsak kanseri mevcut olduğunu belirlemişlerdir.
 
Karın ağrısı: % 30 oranında kramp tarzında aralıklı gelen karın ağrısı belirtisi mevcuttur.
• Dışkılama alışkanlıklarında değişiklik: hastaların yaklaşık % 20-25’inde bir haftadan uzun süren kabızlık ve ishal dönemleri yada dışkı çapının incelmesi gibi farklılıklar olabilir.
 Zayıflama: hastaların % 10-15’inde nedeni açıklanamayan kilo kaybı olur, sıklıkla toplam ağırlığın % 10’u kadar eksilme söz konusudur.
 
Kansızlık: % 10-15 oranında görülür. Nedeni açıklanamayan bir şekilde demir eksikliği, merdiven çıkma ve yokuş çıkma ile kolayca nefes nefese kalma ve halsizlik gibi belirtiler görülür.
 
Bağırsak tıkanıklığı: hastaların yaklaşık % 10’unda büyüyen tümörün, bağırsak geçişini engellemesi nedeni ile bağırsak düğümlenmesi oluşur. Bu durum uygun olgularda kolonoskopi yolu ile geçici olarak şemsiye şeklinde bir ”stent” yerleştirilerek veya ameliyat ile düzeltilebilir.
 
Makat ağrısı: % 4-6 oranında rastlanır.
• Bağırsak delinmesi: olguların % 2-4’ünde tümör tıkanıklık ile birlikte bağırsakta delinmeye yol açar ve bu durumda karın zarı iltihabı (peritonit) ve karın içinde apse oluşumuna neden olduğundan acil ameliyat gerektirir.
• Dışkının tam olarak boşalamaması
 
Yakınma yok: Hastaların yaklaşık % 3’ünde hiçbir yakınma yoktur ve kolonoskopi, sanal kolonoskopi, vb. tetkikler sırasında rastlantısal olarak belirlenir.

Dışkıda değişiklik nasıl anlaşılır?
Dışkı çapının incelmesi, şeklinde ve sıklığında değişiklik, dışkıda kan olunca dikkate alınmalıdır. İdeal olarak kişinin günün aynı zaman diliminde dışkılaması beklenir, ancak kabızlık, ishal, seyahat, hastalıklar ve bazı ilaçların kullanımı ile bu ritmde değişiklikler olabildiği bilinmektedir. Liften zengin beslenen, günde 2 Lt civarında su içen ve düzenli spor yapan kişilerde dışkılama eylemi daha kolaylıkla gerçekleşir. Hareketsizlik, yaşlanma, bazı ilaçlar, hipotiroidi vb. hastalıklar kabızlığa eğilim yaratmaktadır. Dışkılamanın değerlendirmesinde en sık olarak Bristol sınıflaması kullanılır ve tip 2-3 sağlıklı dışkı olarak kabul edilmektedir.

Bristol dışkı şekli sınıflaması
Tip 1: katı ve ayrık fındık gibi yuvarlaklar
Tip 2: sosis şeklinde ve hacimli dışkı
Tip 3: sosis gibi ancak üzerinde çatlaklar olan dışkı
Tip 4: sosis veya yılan gibi, düz ve yumuşak dışkı
Tip 5: birbirinden ayrık düzgün kenarlı ve yumuşak küçük toplar
Tip 6: kabarık ve düzensiz kenarlı dışkı
Tip 7: katı bölüm içermeyen su gibi dışkı

Kalın bağırsak kanseri nasıl teşhis edilir? 
• Makat muayenesi
• Dışkıda gizli kan testi: hassasiyet oranı % 80-85 arasındadır.
• Anoskopi: sadece makat kanalının ışıklı bir aletle incelenmesi
• Rektoskopi (proktoskopi): kalın bağırsağın rektum adı verilen son kısmının endoskop adı verilen ışıklı (metal veya yumuşak yada fleksibıl) bir aletle incelenmesidir.
• Sigmoidoskopi: Kalın bağırsağın sadece makata yakın olan sol yarısının endoskop adı verilen yumuşak yada kıvrılabilir (fleksibıl) ışıklı bir aletle incelenmesidir. Segnan ve ark. İtalya’da 34,292 kişi sigmoidoskopi ile incelenmiş, ve bağırsak kanseri sıklığının % 20 civarında ve bu yöntemle kansere bağlı ölümlerin % 30-50 civarında gerilediği saptanmıştır. Benzer şekilde Schoen ve ark. ABD’de 154,900 kişi üzerinde gerçekleştirdikleri çalışmada, 5 yılda bir sigmoidoskopi tetkiki ile bağırsak kanseri riskinin belirgin şekilde azaldığı sonucuna varmışlardır.
• Kolonoskopi: Kalın bağırsağın tamamının endoskop adı verilen yumuşak yada fleksibıl ışıklı bir aletle incelenmesidir.
• İlaçlı kalın bağırsak filmi: bağırsak grafisi, bağırsak röntgeni, kolon grafisi, lavman opaklı kolon grafisi
• Sanal kolonoskopi: bilgisayarlı tomografi veya manyetik rezonans görüntüleme ile araştırma
• Bilgisayarlı tomografi: bağırsak (kolon) kanseri ve rektum kanseri evrelendirilmesinde yaygın olarak kullanılır.
• Kan testleri: tümör marker ile araştırma (CEA, Ca 19-9)
• PET/CT: kanserin diğer organlara yayılımını araştırmak ve bağırsak kanserli hastaların nüks açısından takibinde kullanılır
Bağırsak kanseri tanı ve tedavisinin mali boyutu üzerine yapılan çeşitli araştırmalarda, hasta başına 40,000 € ekonomik yük oluştuğu belirlenmiştir.

Kalın bağırsak kanseri nasıl yayılır?
Kalın bağırsak kanseri, direkt temas yolu, lenf, kan veya karın zarı (periton) yolu ile yayılma, sıçrama, atlama veya metastaz yapabilir. Vakaların % 30’unda lenf bezi tutulumu mevcuttur. Hastaların % 50’sinde karaciğere ve % 10’unda ise akciğere yayılma görülür.

Kalın bağırsak kanserinin tedavisi nasıldır?
Kalın bağırsak kanseri tedavisinde sıklıkla Gastroenteroloji, Genel Cerrahi, Radyoloji ve Onkoloji Uzmanları birlikte çalışır. Kalın bağırsak veya kolon kanseri tedavisinde başlıca şu tedavi yöntemleri kullanılır.
1. Cerrahi tedavi
2. Kemoterapi
3. Işın tedavisi (radyoterapi)
4. Hedefli tedaviler

Kalın bağırsak kanserinin cerrahi tedavisi nasıl yapılır?
Tümörü ve lenf bezlerini çıkartmaya yönelik cerrahi işlem, kalın bağırsak veya kolon kanserleri için en yaygın olarak tercih edilen tedavi yöntemidir. Ameliyat öncesinde bağırsak hazırlığı veya bağırsak (kolon) temizliği uygulanır. Ameliyat öncesinde, enfeksiyondan korunmak için antibiyotik ve bağırsak kanseri hastalarında sıkça rastlanılan damarlardaki pıhtılaşmayı önlemek içinse düşük molekül ağırlıklı heparin (kan sulandırıcı) uygulanır. Kalın bağırsak veya kolon kanseri ameliyatı açık cerrahi, laparoskopik cerrahi (kapalı ameliyat) veya robotik cerrahi yöntemlerinden birisi ile gerçekleştirilebilir. Laparoskopik cerrahi veya robotik cerrahi yöntemleri, birkaç küçük delikten kalın bağırsak kanserinin alınması ve farklı bir bölümünden az daha büyük bir kesi yaparak tümörlü kalın bağırsağın bir torba içinde deriye temas ettirilmeden (bölgesel tümör ekimini önlemek için) dışarıya alınması prensibi ile gerçekleştirilir. Her iki teknikte, daha az ağrılı olma, daha erken işe geri dönme olanağı, daha az sıklıkta ameliyat yeri fıtığı belirlenmesi gibi avantajlar taşırlar. Bağırsak kanserinin cerrahi tedavisinde laparoskopik cerrahi, 1991 yılından beri güvenle uygulanmaktadır, ancak kullanımı özellikle 2004 -2005 döneminden itibaren yaygınlaşmıştır. ABD kaynaklı, 2004 yılında 48 merkez ve 872 hasta üzerinde gerçekleştirilen COST çalışması, İngiltere kaynaklı 2005 yılında 343 hasta üzerinde gerçekleştirilen MRC CLASICC çalışması ve yine 2005 yılında Avrupa çok merkez kaynaklı 536 üzerinde gerçekleştirilen COLOR çalışması sonrasında bağırsak kanseri ameliyatlarında laparoskopik cerrahi kullanımı giderek yaygınlaşmıştır. Son yıllarda tek delikten laparoskopi (SİLS) ile bağırsak kanseri ameliyatı gerçekleştiren makaleler yayınlanmaya başlamıştır. Çoğu hastada cerrah, kalın bağırsak veya rektumun sağlıklı parçalarını tekrar birleştirilir (anastomoz), ancak bazı durumlarda kalın bağırsağın geçici veya kalıcı olarak karın derisine dikilmesi işlemi (bağırsağın dışa alınması, stoma, ileostomi, kolostomi) gerekebilir. Kalın bağırsağın sağ yarısında olan kanserlerde sağ yarısının alınmasına sağ kolektomi veya sağ hemikolektomi adı verilir, kalın bağırsağın sol yarısında olan kanserlerde sol yarısının alınmasına sol kolektomi veya sol hemikolektomi adı verilir. Bağırsağın devamlılığı sağlıklı iki ucun birleştirilmesi (kolo-kolik, kolo-rektal veya kolo-anal anastomoz) ile sağlanır. Kalın bağırsak kanseri ameliyatları Genel Cerrahi Uzmanları tarafından gerçekleştirilir, başlıca uğraşı alanı bağırsak cerrahisi (kolorektal cerrahi, koloproktoloji) olan cerrahlar ise kolorektal cerrah olarak adlandırılır.

Kalın bağırsak kanserinin cerrahi tedavisi sonrasında ne tür sorunlar görülebilir?
Boyle ve ark. bağırsak kanseri ile ilgili 21 ayrı bilimsel çalışmayı incelemişler ve 9.512 kalın bağırsağın sağ yarısında yer alan kanser olgusu ve 8,171 kalın bağırsağın sol yarısında (makata yakın bölüm) yer alan kanser olgusu belirlemişlerdir. Bu hastaların ameliyat sonrası yaşadıkları sorunlar incelendiğinde, fiziksel performansı en iyi olan hastalar ile en düşük olanlar arasında sadece % 25’lik bir fark saptanmıştır.
• Ağrı: Bağırsak (kolon) kanseri ameliyatı sonrasında ağrı olabilir, ancak ilaçlarla kontrol altına alınır.
• Beslenme: ameliyattan sonra birkaç gün gıda verilmeyip serum tedavisi uygulanabilir.
• Organ yaralanmaları: Rahim, idrar torbası (mesane), idrar borusu (üreter), dalak, hazne (vajina) vb. komşu organlarda yaralanmalar olabilir.
• Damar pıhtılaşması: Bacak damarlarında pıhtı oluşabilir (emboli veya derin ven trombozu): bu nedenle hastalara ameliyat sonrasında yaklaşık bir ay boyunca varis çorabı (antiembolik çorap) giydirilir ve kan sulandırıcı iğneler (düşük molekül ağırlıklı heparin) uygulanır.
• Yara iltihabı
• Bağırsak yapışıklığı: Ameliyata sonrasında ince bağırsaklara temasa bağlı olarak bağırsak yapışıklığı (adhezyon) gelişmesi
• Anastomoz kaçağı: birleştirilen kalın bağırsak uçları ayrışıp, sızıntı yapabilir, bu duruma anastomoz kaçağı adı verilir. Bazen, basit bir kateter yerleştirilmesi ile bu durum düzeltilebilirken, bazen ikinci bir girişimle bağırsağı deriye ağızlaştırmak (kolostomi veya ileostomi işlemi) gerekebilir.
• Cinsel sorunlar: Rektum kanseri ameliyatları sonrasında özellikle erkek hastalarda sertleşme (ereksiyon) kusuru ve cinsel ilişki sonrasında boşalamama (retrograd ejakülasyon) gibi bazı cinsel sorunlara rastlanabilir. Traa ve ark. meta-analizinde bağırsak kanseri ameliyatı sonrasında cinsel fonksiyonun etkilendiği 39 makale incelenmiştir. Bu çalışmaların % 34’ünde erkeklerde gelişen cinsel sorunlar, % 9’unda kadınlarda gelişen cinsel sorunlar ve % 57’sinde ise hem erkek, hem de kadınlarda gelişen cinsel sorunlar ele alınmaktadır. Erkeklerin % 37-79’unun ameliyat öncesinde cinsel olarak aktif oldukları ve bağırsak kanseri ameliyatı sonrasında % 5-88’inin cinsel sorunlar yaşadığı belirlenmiştir.

Kalın bağırsak kanserinin kemoterapi tedavisi nasıl yapılır?
Kanser hücrelerinin öldürülmesi ve çoğalmalarını önlemek için kanser ilaçlarının toplar damar yolu ile uygulanmasına sistemik kemoterapi adı verilir. Buna karşın, direkt olarak bir organ yada bir vücut boşluğuna (karın boşluğu içine) kemoterapi verilebilir, buna da bölgesel kemoterapi denilir. Karaciğere sıçrama (metastaz) yapan tümörlerde ise karaciğerin atar damarının (hepatik arter) içine ilaç verilebilir ve bu işlem de kemo-embolizasyon olarak adlandırılır. Ameliyat sonrasında uygulanan kemoterapi tedavisine adjuvan kemoterapi adı verilir ve sıklıkla 2. ve 3. evre kalın bağırsak kanserlerinde uygulanır. Bazı 4. evrede olan kalın bağırsak kanserlerinde ameliyat öncesinde tümör çapını küçültmek ve cerrahi girişimin başarısını arttırmak amacı ile kemoterapi uygulanır ve buna da, neoadjuvan kemoterapi adı verilir.

Kemoterapi genellikle, iki veya daha fazla ilacın karışımı şeklinde uygulanır. Kalın bağırsak kanserinde kemoterapi uygulaması, ortalama iki haftada bir ve 6 ay süre ile yapılır. Kalın bağırsak kanseri tedavisinde sıklıkla aşağıda detayları açıklanan FOLFOX, FOLFİRİ ve CapeOX protokolleri tercih edilmektedir. Kemoterapi ilaçlarının
uygulanmasını takiben, bulantı, kusma, iştah kaybı, ağızda yaralar, ishal, kansızlık, güneş ışığına hassasiyet, el ve ayaklarda ağrılar, enfeksiyonlara yatkınlık, kollarda oluşan morluklar, ciltte soyulma ve kabarıklıklar gibi yan etkiler görülebilir. Yan etkilerin sorumlu Onkoloji Uzmanı’na veya tedaviyi yürütmekte olan sağlık ekibine bildirilmesi gerekmektedir. Günümüzde, ilaç sektöründeki gelişmelere paralel olarak, yaşlı hastalarda da kemoterapi tedavisinin çoğunlukla rahatça yapılabildiği gözlemlenmektedir.
• 5-Fluorourasil (5-FU): 5-FU ilacı kalın bağırsak kanseri tedavisinde uzun yıllardan beri kullanılmakta olan ana ilaçtır ve sıklıkla lökovorin (folinik asit) ile birlikte verilir. İlaç toplardamar yolu ile yaklaşık 2 saat içinde hastaya sıklıkla bir serum pompası aracılığı ile verilir.
• Lökovorin (folinik asit): bağırsak kanseri tedavisi için 5-FU, irinotekan, oksaliplatin gibi ilaçlarla birlikte kullanılan ana ilaçtır.
• Kapesitabin (Xeloda): bu ilaç hap şeklinde olup 5-FU kadar etkilidir. Genellikle, günde iki kez 2 hafta boyunca verilir. Genelde yan etkileri 5-FU’ya oranla daha az olmakla birlikte, el ve ayaklarda görülen ağrı sorunu 5-FU’ya oranla daha fazladır.
• İrinotekan (Camptosar): Bu ilaç sıklıkla 5-FU ve lökovorin ile birlikte verilir ve buna FOLFİRİ protokolu denilir. Bu ilaç damar yolu ile 30 dakika ile 2 saat içinde verilir. Bazı hastalarda genetik sorunlar (rutin olarak araştırılmaz) nedeniyle, İrinotekan vücuttan rahat atılamaz ve aşırı ishal vb. fazla sayıda yan etki yaratabilir. Bilürübin seviyesi yüksek olan ve yaşlı hastalarda bu ilacın kullanımı risklidir.
• Oksaliplatin (Eloxatin): Bu ilaç sıklıkla 5-FU ve lökovorin ile birlikte verilir ve buna FOLFOX protokolu denilir. Kapesitabin ile birlikte verildiği protokol ise CapeOX veya XELOX protokolu adını alır. Bu ilaç damar yolu ile iki saat içinde ve her 2-3 haftada bir verilir.
• Bevakizumab, setuksimab, panitumumab

Kalın bağırsak kanserinin ışın tedavisi nasıl yapılır?
Radyasyon veya ışın tedavisi, kanser hücrelerini öldürmek ve çoğalmalarını önlemek için yüksek enerjili X ışınlarının kullanımını içerir. Doktorlar radyasyon tedavisini, cerrahiden önce (tümörü küçültmek ve nüks şansını azaltmak amacıyla) veya cerrahiden sonra kullanabilirler. Işınlar dışarıdan (eksternal radyasyon) verilir veya doku içerisine yerleştirilen bazı iğneler ile doku içerisine verilir (internal radyasyon).

Kalın bağırsak kanserinin hedefli tedavileri nasıl yapılır?
Kemoterapinin kanser hücreleri yanında sağlıklı hücrelerde etki etmesi nedeniyle, bu yan etkiden korunmak amacı ile kişiye özel hedefli tedaviler geliştirilmiştir. Sadece o hedefler için özel olarak geliştirilmiş ilaçlarla (monoklonal antikor tedavisi) kanser hücrelerinin vurulmasını amaçlar. Monoklonal antikor tedavisi, bağışıklık sisteminin tek bir hücresinden laboratuvar ortamında üretilen kanser hücreleri savaşacak olan antikorlar ile gerçekleştirilir. Bu antikorlar kanser hücrelerine yapışır, onların büyümelerini ve yayılmalarını engellerler. Monoklonal antikorlar damardan verilir, tek başlarına ilaçları taşırlar, bazı zehirleri ve radyoaktif maddeleri normal hücrelere ulaştırmadan direkt olarak kanser hücrelerine taşıyabilirler.

Kalın bağırsak kanserinin evreleri nasıldır?
Kalın bağırsak kanserinin ne derecede yayıldığını anlayabilmek için evreleme yapılır. Kalın bağırsak veya kolon kanseri evrelemesinde daha sık olarak İngiltere’de St. Mark’s Hastanesi’nde patolog olan Dukes’ın 1932’de tanımladığı sınıflama kullanılır.

Dukes sınıflaması
• Dukes A: sadece kalın bağırsak (barsak, kolon) içinde yer alan kanser, on yıl sağ kalım % 92’dir.
• Dukes B: kalın bağırsak (barsak, kolon) duvarı dışına taşan kanser, on yıl sağ kalım oranı % 90’dır.
• Dukes C: kalın bağırsak (barsak, kolon) kanserinin bölgesel lenf bezlerine yayılması, on yıl sağ kalım oranı % 60’dır.
• Dukes D: uzak organlara (karaciğer vb.) sıçrama (metastaz) yapan kalın bağırsak (barsak, kolon) kanseri, beş yıl sağ kalım oranı % 6-8 civarındadır.
Ayrıca, 1954 yılında Amerikan Kanser Komitesi (American Joint Committee on Cancer – AJCC) ve Uluslararası Kanser Birliği’nin (Union for International Cancer Control – UICC) ortak olarak belirlediği TNM sınıflamasında ise tümör büyüklüğü T0 ile T4 arasında tanımlanır, lenf düğümü tutulumu N0-N3 ve metastaz durumu M0-M1 arasında tanımlanır. Evre 1 ile 4 arasında evrelendirme yapılır, 1. evre başlangıç aşamasında ve 4. evre yayılmış tümör anlamına gelir. Ayrıca, patoloji sınıflaması olarak düşük dereceli (low grade) veya yüksek dereceli (high grade) diye bir sınıflama daha kullanılır. Düşük dereceli (low grade) karsinom, mikroskop altındaki görüntünün sağlıklı dokuya daha yakın olduğunu, ancak yüksek dereceli (high grade) karsinom ise kanser açısından daha yüksek riskli anlamında kullanılmaktadır.

Kalın bağırsak kanserinde evrelendirme

Evre 0: kanser çok erken safhadadır (Tis, N0, M0), insitu karsinom adı da verilir. Sıklıkla polipektomi yeterlidir ve nadiren kalın bağırsağın bir bölümünü alınması yani kolektomi gerekir. Kemoterapi veya radyoterapi gerekmez.

Evre I: kanser kalın bağırsağın iç kısmını tutmuştur (T1-2, N0, M0). Kalın bağırsağın kanserli bölümünün alınması (kolektomi) ve lenf bezlerinin çıkartılması prensibine dayanır, kemoterapi veya radyoterapi gerekmez. Beş yıllık sağ kalım oranı % 75-90 arasındadır.

Evre II: kanser kalın bağırsağın dışına yayılmış, fakat lenf bezlerini tutmamıştır (T3-4, N0, M0). Kalın bağırsağın kanserli bölümünün alınması (kolektomi) ve lenf bezlerinin çıkartılması prensibine dayanır, kemoterapi sıklıkla gerekmez. Kanserin patolojik incelemesinde yüksek dereceli (high grade) olduğunun görülmesi, kanserin komşu organlara yayılmış olması, ameliyatta 12’den az sayıda lenf bezinin çıkartılmış olması, cerrahi sınırlara yakın bir bölümde kanserli hücrelerin görülmüş olması, kanserin bağırsakta delinmeye yol açmış olması durumunda, ameliyatı gerçekleştiren cerrah, kemoterapi ve nadiren radyoterapi önerebilir. Beş yıllık sağ kalım oranı % 40-70 civarındadır.

Evre III: kanser yakındaki lenf bezlerine yayılmıştır (T1-4, N1-2, M0). Kalın bağırsağın kanserli bölümünün alınması (kolektomi) ve lenf bezlerinin çıkartılması ve ek olarak kemoterapi ve bazen de radyoterapi prensibine dayanır. Beş yıllık sağ kalım oranı % 30-70 civarındadır.

Evre IV: kanser vücudun diğer bölümlerine (karaciğere, akciğerlere veya diğer organlara) yayılmıştır (herhangi bir T, herhangi bir N, M1). Bu durumda cerrahi tedavinin yararı azdır, öncelikle endoskopik stentleme, kemoterapi, radyoterapi ve /veya hedefli tedavi uygulanır. Hastanın bu tedavilere yanıtı gözlenirse veya sonuçta metastatik tümörlerin küçülerek, tedaviye olumlu yanıt vermesi durumunda ameliyat düşünülebilir. Ancak, tümörün tam tıkanıklığa veya delinmeye yol açması durumunda kalın bağırsağın dışarıya ağızlaştırılması (stoma, kolostomi, bağırsağı dışarı alma) şeklinde cerrahi girişim gerekebilir. Beş yıllık sağ kalım oranı % 6 civarındadır. Teknolojik gelişmelere paralel olarak, her geçen sene bağırsak kanseri tedavisinin sonuçları da iyileşmektedir.

Bağırsak kanseri karaciğere sıçrarsa ne yapılır?
ABD istatistiklerine göre, kalın bağırsak kanseri tanısı konulduğunda, yaklaşık olarak hastaların % 90’ının bölgesel tümörü olduğu ve % 10’unun ise uzak organlara sıçrama (metastaz) yapmış şekilde olduğu belirlenmiştir. Kalın bağırsak kanserinin karaciğere sıçrama (metastaz) yapması durumunda en etkin olduğu bilinen tedavi yöntemi metastazların cerrahi olarak çıkartılmasıdır. Karaciğerdeki metastazların çıkartılması, hastanın durumuna, tümörün yayılımına bağımlı olarak, kalın bağırsak ameliyatı ile aynı seansta veya farklı bir seansta yapılabilir. Karaciğerde cerrahi olarak çıkartılamayacak sayıda metastaz bulunması, metastazların karaciğerin ana damarlarını içine alması nedeniyle tümörün cerrahi olarak tam olarak çıkartılamayacağının belirlenmesi durumlarında veya ameliyata hazırlık öncesi dönemde, metastaz çaplarını küçültmek amacı ile radyofrekans (RF) tedavisi veya kriyocerrahi (kriyoterapi, dondurma tedavisi) gibi cerrahi dışı yöntemler tercih edilir.

Bağırsak kanseri tıkanıklığa yol açarsa ne yapılır?
Kalın bağırsağın kanser nedeni ile tama yakın tıkandığı durumlarda bağırsak geçişi ameliyat veya endoskopik stentleme (bağırsak içinde açılan şemsiye şeklinde cihaz) yöntemi ile açılabilir. Bazı hastalarda, laparoskopik ameliyata hazırlık veya acil bir cerrahi girişimden kaçınmak için, ameliyata hazırlık aşamasında, endoskopi yolu ile stent yerleştirilerek kalın bağırsak akışı tekrar eskisi gibi sağlanabilir. Bundan sonra, hastanın durumu ameliyat olmaya elverişli ise, birkaç gün içinde laparoskopik veya robotik cerrahi ile ameliyat planlanabilir. Şayet hastaya ileri yaş veya düşkünlük gibi nedenlerle sadece stent takılıp, cerrahi girişim uygulanmayacaksa, kemoterapi tedavisine alınır.

Kalın bağırsak kanserinde tedavi sonrası izlem nasıl gerçekleştirilir?
Düzenli kontroller sağlık durumundaki değişikliklerin fark edilmesini sağlarlar. Kontroller, doktor muayenesi, dışkıda gizli kan testi, kolonoskopi, akciğer grafileri ve laboratuvar testlerini (tümör markerları, kan sayımı vb.) içerir.
CEA testi: ilk iki yıl için her 3 ayda bir, daha sonra 5 yıla kadar her 6 ayda bir gerçekleştirilir.
Bilgisayarlı tomografi (BT): ilk üç yıl süresince her 6 ile 12 ayda bir gerçekleştirilir.

Kalın bağırsak kanserinin tekrarlaması durumunda ne yapılır?
Kalın bağırsak kanseri tedavi sonrasında, sadece bölgesel nüks yapabilir, bu durumda öncelikle cerrahi tedavi düşünülür. Kanser uzaktaki organlara sıçrama (metastaz) yapabilir ki bu durumda öncelikle kemoterapi veya hedefli tedaviler planlanır ve şayet tümör çapında ufalma belirlenirse cerrahi tedavi (ameliyat) önerilir. Kalın bağırsak veya kolon kanserinin en sık sıçrama (metastaz) yaptığı organ karaciğerdir. Genellikle, patolojik inceleme sonucunda belirlenen az differansiye kanserler (% 20-50 sıklıkta) ve genç nüfusta görülen müsinöz kanserlerin (% 10-50 sıklıkta) seyrinin diğer tümörlere göre daha kötü olduğu çeşitli araştırmalar sonucunda saptanmıştır.

Kalın bağırsak kanseri tedavisinin sonuçları nasıldır?
Dünya Sağlık Örgütü istatistiklerine göre, 2012 yılında dünya genelinde 8.2 milyon kansere bağlı ölüm saptanmış ve bunların 694,000’i ise bağırsak kanseri ve rektum kanseri nedeni ile gerçekleşmiştir. Tüm evrelere göre kalın bağırsak kanseri için beş yıllık ortalama sağ kalım oranı, 1975 yılında % 51 iken, 2006 yılında % 66 düzeyine çıkmıştır. Erken evre tümörlerde, beş yıllık sağ kalım oranını % 90 civarına çıkmıştır

Dışkıda İncelme 
İdeal bir dışkı nasıl olmalıdır?
Dışkı ince bağırsağı terk edip, kalın bağırsağa girdiği anda sıvı bir bulamaç halindedir. Dışkı kalın bağırsaktan makat bölümüne doğru ilerledikçe içindeki sıvı emilir ve giderek katı bir hal alır. Kalın bağırsakta dışkının ilerlediği mesafe uzadıkça katılaşma oranı da artar, bu nedenle uzun bağırsağı olan kişilerde daha sert ve zor dışkılama olması beklenir. İdeal bir dışkının uzunluğunun 10-20 cm arasında büyüklükte, günün aynı zaman diliminde olması ve klozetin içine yumuşak bir şekilde düşmesi ve yavaşça suya batması beklenir. Kabızlık, ishal, seyahat, çeşitli hastalıklar ve bazı ilaçlar ile dışkılama ritminde değişiklikler olabildiği bilinmektedir. Dışkının hızla suya batması içindeki lif oranının düşük olduğunu gösterir, bu durum sıklıkla günde 2 Lt’den az su içen ve liften (baklagiller, sebzeler vb.) fakir beslenen kişilerde görülür. Batı ülkelerindeki gibi liften fakir diyetle beslenen kişilerde, bağırsak divertikülü ve bağırsak kanseri olasılığının arttığı bilinmektedir. Dışkılamanın değerlendirmesinde en sık olarak Bristol sınıflaması kullanılır ve sınıflamadaki tip 2-3 sağlıklı dışkı olarak kabul edilir.

Bristol dışkı şekli sınıflaması
Tip 1: katı ve ayrık fındık gibi yuvarlaklar
Tip 2: sosis şeklinde ve hacimli dışkı
Tip 3: sosis gibi ancak üzerinde çatlaklar olan dışkı
Tip 4: sosis veya yılan gibi, düz ve yumuşak dışkı
Tip 5: birbirinden ayrık düzgün kenarlı ve yumuşak küçük toplar
Tip 6: kabarık ve düzensiz kenarlı dışkı
Tip 7: katı bölüm içermeyen su gibi dışkı
Dışkıda incelme ne anlama gelir?
Dışkı katılaştığı oranda, bağırsak içindeki dar alanlardan ve kıvrımlardan geçişi zorlaşır. Bu bölgelerden geçerken çapı daralıp uzun ve ince bir dışkı veya ‘kalem şeklinde dışkı’ durumunu alır.

Dışkıda incelme hangi durumlarda olur?
Dışkıda incelme sert veya yumuşak dışkının beraberinde olabilir. Kalın bağırsağın içinde polip veya tümör (kanser) bulunması halinde, dışkının çapını daraltarak ince dışkılamaya neden olabilir.
• Kabızlık
• Hemoroid
• Makat çatlağı
• Bağırsak düğümlenmesi
• Bağırsak yapışıklığı
• Bağırsağın divertiküler hastalığı
• Bağırsak polipleri
• Soliter rektal ülserler
• İrritabıl (huzursuz) bağırsak sendromu (İBS)
• İltihabi bağırsak hastalığı (Crohn hastalığı)
• Bağırsak kanseri
• Rektum kanseri
• Makat kanseri
• Rektumda yabancı cisim
• Demir hapı kullanımı
• Düşük lifli diyet ile beslenme
• Yüksek dozda uyuşturucu kullanımı
• Prostat büyümesi ve kanseri
• Endometriozis
• Rahimde yer alan bazı urların bası yapması (fibroid)
 

Dışkıda incelme olması durumunda ne zaman doktora başvurmak gerekir? 
• Üç veya daha çok günden beri dışkılama olmaması
• Dışkı gevşetici veya dışkı yumuşatıcı kullanımının üzerinden iki günden fazla süre geçmesi
• İki haftadan daha uzun süreden beri dışkıda incelme olması
• Dışkıda incelme ile birlikte önceden bulunmayan; bağırsak alışkanlıklarında değişiklik, kabızlık, ishal, karında şişkinlik, şiddetli geğirme gibi yakınmaların belirmesi
• Kramp şeklinde karın ağrısı ve makatta ağrı bulunması
• Bir günden fazla süreden beri dışkılama güçlüğü ve kusma olması
• Sık ve sürekli olarak kabızlık varlığı
• Dışkıda kan bulunması
• Bu bulgulara nedensiz ve diyet yapılmadan kilo kaybının eklenmesi

Dışkıda incelme olması durumunda hangi tetkikler yapılır? 
• Makat muayenesi
• Dışkıda gizli kan testi
• Anoskopi
• Rektoskopi
• Sigmoidoskopi
• Kolonoskopi
• Sanal kolonoskopi: bilgisayarlı tomografi (BT) veya manyetik rezonans görüntüleme (MRG) ile gerçekleştirilebilir.

Dışkıda Kan 
Dışkıda kan varlığı nasıl anlaşılır?
• Dışkıda belirgin kan: Kişi dışkının üzerinde kırmızı renkli kan görülmesidir, buna ‘hematoşezi’ veya kanlı dışkılama adı verilir. Mide ve onikiparmak bağırsağından olan yavaş kanamalarda mide asidi ile kanın birleşmesi sonucunda kırmızı renkli kanama yerine siyah veya katran renginde çok kötü kokulu bir dışkı gelir ve buna ‘melena’ adı verilir.
• Dışkıda gizli kan: kişinin gözle göremeyeceği şekilde sızıntı tarzında kanama olmasıdır. Bu ancak, dışkının bazı özel tetkikleri ile anlaşılır.

Dışkıda kan neden olur?
• Makat çatlağı (makat yırtığı, anal fissür)
• Hemoroid (basur)
• Makat fistülü (anal fistül, perianal fistül, anorektal fistül)
• Bağırsak polipleri (kolon polibi)
• Bağırsak divertikülü (kolon divertikülü)
• İltihabi bağırsak hastalığı
• Bağırsak kanseri (kolon kanseri)
• Rektum kanseri (rektum karsinomu)
• Makat kanseri (anüs ca)
• İskemik bağırsak hastalığı
• Yemek borusu varisleri
• Yemek borusu kanseri (özofagus kanseri)
• Mide veya onikiparmak bağırsağı ülseri kanaması
• Mide kanseri (gastrik kanser)
• İnce bağırsak tümörü
• Bağırsakta anjiodisplazi (damar çatlaması)
• Çölyak hastalığı
 

Dışkıda gizli kan, ne tür belirtilere yol açar?
• Halsizlik
• Uyuklama hali
• Merdiven çıkma, yokuş çıkma gibi egzersizler ile nefes nefese kalma
• Kansızlık veya demir eksikliği bulunması: kadınlarda % 10-15 ve erkeklerde ise % 4-5 oranında belirlenir.
Dışkıda gizli kan neden olur?
• Burun kanaması
• Bağırsak paraziti (kıl kurdu)
• Mikrobik bağırsak hastalıkları (tifo, dizanteri vb.)
• Bağırsak tüberkülozu
• Mide veya onikiparmak bağırsağı ülseri
• İltihabi bağırsak hastalığı
• Bağırsak lenfoması
• Sindirim sistemine kanser sıçraması (metastaz)
• Bağırsak iltihabı
• Portal hipertansiyon hastalığı
• Çölyak hastalığı
• Gastrit (kanamalı veya eroziv gastrit)
• Soliter rektal ülser
• İnce bağırsak tümörü
• Kalın bağırsak kanseri (özellikle sağ yarısı)
• Bağırsak polipleri
• İlaçlar
• Bağırsakta anjiodisplazi (damar çatlaması)
• Hemanjiom
 

Dışkıda gizli kan testi nasıl gerçekleştirilir?

Gözle görülemeyen sindirim sistemi kanamalarında gizli kan testi yapılır. 50 yaşın üzerindeki kişilerde düzenli olarak yıllık veya iki yıllık aralıklarla dışkıda gizli kan testi yapılması durumunda, bağırsak kanseri riskinin % 15-33 oranında azaldığı bilinmektedir.
1. Guaiac testi: Yaygın olarak kullanılan bir yöntem olup, kandaki hemoglobin’in içinde yer alan peroksidazı tetkik eder. Geçmişte yaygın olarak kullanılan Hemoccult II testinin dışkıda gizli kanı belirlemedeki hassasiyet oranı % 34 iken, günümüzde kullanılan Hemoccult II Sensa testi için bu oranın % 80 ve üzerinde olduğu bildirilmektedir. Bu tetkikte yanlış sonuç vermemeleri için; tetkiklerden bir hafta önce Aspirin ve ağrı kesici ilaçlar ve üç gün önce ise kırmızı et kesilir.

2. Hem-porfirin testi: HemoQuant adı ile bulunmaktadır ve Hemoccult testine göre daha hassas bir tetkik yöntemidir.

3. İmmunokimyasal test: Bu yöntem diğerleri kadar yaygınlaşmamıştır. Sadece insan hemoglobini’ne hassas olarak ayarlandığı için, gıdaların bu tetkike etkisi yoktur. HemeSelect testinin dışkıda gizli kanı belirlemedeki hassasiyet oranı ise % 69 olarak bildirilmektedir.
Hangi nedenlerle dışkıda gizli kan testi, kan olmasına rağmen, kan olmadığı şeklinde (negatif) belirti verir?
• C vitamini
• Antiasit ilaçlar
• Isı
• Asit pH
• Bağırsak hareket (motilite) bozukluğu
• Kuru dışkı
 

Hangi nedenlerle dışkıda gizli kan testi, kan yok iken, yanlışlıkla kan olduğu şeklinde (pozitif) belirti verir?
Gıdalar
• Turp
• Yaban turpu
• Şalgam
• Kavun
• Fasulye
• Lahana
• Karnabahar
• Brokoli
• Üzüm
• Enginar
• Domates
• Mantar
• Muz
• Kırmızı et
• Portakal
• Ispanak
• Semizotu
• Somon balığı
• Sardalya
• Sülün

İlaçlar
• Ağrı kesici ilaçlar
• Potasyum içeren ilaçlar
• Demir hapları
• Vitamin hapları (demir içerenler)
• Sukralfat
• Simetidin
• Kan sulandırıcı ilaçlar (Aspirin®, Coraspin®, Ecoprin®, Dispril®, Coumadin®, Heparin®, Plavix®, Pradaxa® vb.)

Dışkıda kan varlığında hangi tetkikler istenilir?
• Dışkıda gizli kan testi
• Kan sayımı (kansızlık varlığında)
• Anoskopi
• Rektoskopi
• Sigmoidoskopi
• Kolonoskopi
• Kalın bağırsak röntgeni: Bağırsak kanseri taramasında kalın bağırsak röntgeninin hassasiyeti % 83 iken, bu oran kolonoskopi ile % 95 olarak belirlenmiştir.
• Sanal kolonoskopi
• Kapsül endoskopisi
• Sintigrafi