Obezite Cerrahisi
Obezite Nedir?
Obezite halk sağlığını giderek daha çok tehdit eden ve hızla artan bir sağlık problemidir. Geçmişte bir davranış bozukluğu olarak nitelendirilimesine karşın artık bir hastalık olarak kabül görmektedir.
Obezitenin onlarca değişik tanımı yapılabilir. Ancak, en yaygın kullanımı Vücut Kitle Endeksi (VKE; Body Mass İndex = BMI) temel alınarak yapılan tanımıdır.
VKE = Ağırlık /(Boy)2
Örnek: 70 kg ağırlığında, 1.7 metre boyundaki bir kişinin vücut kitle endeksi = 70/(1.7×1.7)= 24.2
Normal | 20 – 25 |
Artmış Kilo | 25 – 30 |
Obezite | 30 – 40 |
Morbid Obezite | 40 – 50 |
Süper Morbid Obezite | > 50 |
Sağlık Bakanlığı ve İstanbul Üniversitesi’nin gerçekleştirdiği TURDEP-II çalışmasının sonuçlarına göre ülkemizde obezite görülme sıklığı %32’dir; morbid obezite görülme sıklığı ise yaklaşık %3’tür. Amerika Birleşik Devletleri’ndeki obezite sıklığı ülkemizdeki ile aynıdır.
Obezite Tetkikleri
Obezite nedeniyle kliniğimize başvuran hastalara aşağıdaki tetkikler yapılmaktadır:
• Metabolik tetkikler
• Bariatrik diyetisyen eğitimi ve tetkikleri
• Ultrasonografi (safra kesesi taşları ve karaciğer büyüklüğü tespiti)
• Endoskopi (gereken hastalarda pH-metre, motilite testleri)
• Apne şikayeti olanlarda Göğüs Hastalıkları konsültasyonu, polisomnografi testi, solunum fizyolojisi testleri
• Anestezi konsültasyonu
• Bariatrik psikoloji eğitimi ve tetkikleri
Metabolik Sendrom
Metabolik sendrom, enerji kullanımı ve depolaması bozukluğuna bağlı olarak gelişen insülin direnci, abdominal veya santral obezite, yüksek kan basıncı, yüksek açlık kan şekeri, yüksek serum trigliserid seviyesi gibi birden fazla faktörün eşlik ettiği bir durumdur. Metabolik sendrom varlığında kalp damar hastalıklarının gelişme riski artmaktadır.
Metabolik Sendrom Görülme Sıklığı
Metabolik sendrom görülme sıklığı obezite görülme sıklığı ile paralel olarak dünyada artmaktadır. Örneğin her 3 kişiden 2 sinin kilolu veya obez olduğu ABD de her dört kişiden birinde metabolik sendrom bulunmaktadır. Erkek ve kadında benzer sıklıkla görülmektedir.
Özellikle bu hastalarda kalp yetmezliği ve tip 2 diyabet sık olarak görülmektedir. Bu hastalarda bel çevresi erkeklerde >102 cm ve kadınlarda > 88 cm olmakta, trigliserid serum seviyeleri >150 md/dl olmakta, HDL (iyi kolesterol) seviyesi erkekte <40 mg/dl ve kadında <50 mg/dl olmakta, kan basıncı >130/85 mm Hg olmakta ve kan şekeri >100 mg/dl olmaktadır. Bu özelliklerden 3 ve daha fazlası olan kişilere metabolik sendrom teşhisi konulabilmektedir.
Metabolik Sendrom Nedenleri
Sebepleri arasında stres, aşırı kilo veya obezite, sedanter yaşam, genetik faktörler, diyet (Çok tatlı tüketimi), ileri yaş, tip 2 diyabet, koroner arter hastalığı, romatolojik hastalıklar, alkol, psikolojik ve psikiyatrik faktörler sayılabilir. Gelişimi kompleks bir mekanizmayla olmaktadır.
Metabolik Sendrom Komplikasyonları
Komplikasyonları arasında kalp hastalıkları (koroner arter hastalığı, ritim bozuklukları, kalp yetmezliği), diyabet, inme, venotromboembolik hastalıklar, uyku apne sendromu, son dönem organ yetmezlikleri (böbrek, karaciğer), körlük, nöropati, düşük ve bazı kanserler (meme, kalın bağırsak, prostat, böbrek,..) sayılabilir.
Metabolik Sendrom Tedavisi ve Metabolik Cerrahisi
Metabolik sendromda tedavi öncelikle kilo vermek ve yaşam şeklini değiştirmek suretiyle olmaktadır. Bu hastalar ayrıca metabolik cerrahiden (başlıca amaç tip 2 diyabetin tedavisi olduğundan diabet cerrahisi de denir) de fayda görürler. Metabolik cerrahi, kardiyovasküler riskleri azaltır hastanın buna bağlı ölüm riskini düşürür.
Mide ( gastrik ) by pass operasyonu: Gastrik bypass ameliyatı kliniğimizde en sık uygulanan cerrahi türüdür. Bu cerrahi türünde kullandığımız teknik, aslında neredeyse 100 yıldan bu yana kullanılan mide cerrahilerinin obeziteye uyarlanmış bir şeklidir. Uyguladığımız gastrik bypass tekniği Roux-en-Y gastrik bypass yöntemidir. Video galerimizde bu ameliyatın videosunu izleyebilirsiniz.
ROUX-EN-Y GASTRİK BYPASS TEKNİĞİ
Bu teknikte mide boyutları ve hacmi küçültülerek yaklaşık 30-50 mililitreye indirilir. Bu küçük bir çay bardağından daha küçük bir hacimdir. Bu sayede bu ameliyatın kısıtlayıcı özelliği ortaya çıkar. Midenin geri kalanı pasif olarak yanda durur. Yani öncelikle mide bypass’lanmış olur. Ardından ince barsaklar ile mide arasında yeni bir yol yapılır. Safra ve pankreas sıvıları hastanın kilosuna göre daha ileriye taşınır ve yiyeceklerin emiliminin bozulması sağlanır. Bu yeni yolların adına anastomoz denir ve bu noktalardan kaçaklar olabilir. Bizim uyguladığımız ameliyat esnasında endoskopik hava testi (lastikçilerin lastiği suyun altına sokarak yaptıkları test benzeri) uygulamamız sırasında bu kaçakların olup olmadığını hemen tespit edebilmekteyiz. Ameliyatlarımızda şu ana kadar herhangi kaçak tespit edilmemiştir. Bu cerrahi teknikte yaklaşık %3 oranında kaçak oluşabilmektedir. Bu durumda genelde hastaya yemek verilmemekte ve beklenmektedir. Nadiren tekrar laparoskopi yapmak gerekebilir.
GASTRİK BYPASS İLE NE KADAR ZAMANDA NE KADAR KİLO VERİLEBİLİR?
Gastrİk bypass yöntemiyle fazla kiloların %70-80’ı verilebilir. Bir örnek verecek olursak:
İdeal kilosu 70 olması gereken bir hasta varsayalım 170 kiloysa; fazla kilo=100 kilogram
Bypass ile 70-80 kilogram verilebilir. Sonuç kilosu 90-100 kilogram olabilir. Bundan daha iyi kilo verebilen hasta sayısı çoktur. Daha iyi kilo verebilen hastalar hayat stil değişikliğini başarabilmiş hastalardır. Kilo kaybı genellikle 1 yıl içinde gerçekleşmektedir.
AMELİYAT SONRASI NE GİBİ BESLENME BOZUKLUKLARI ORTAYA ÇIKABİLİR?
Bypass cerrahisi sırasında midenin büyük bir kısmı ve barsakların 2 metreye yakın bir kısmı pasif konumda bırakılır. Bypassın amacı yiyeceklerin emilmesine engel olmaktır. Bu nedenle vücut için gerekli bazı maddelerin de emilmesi bozulabilmektedir. Özellikle etkilenen maddeler arasında B12 Vitamini, demir ve kalsiyum gelmektedir. Vitamin B12 emilebilmek için mideden salgılanan bir faktör olan İntrinsik Faktör’e ihtiyaç duymaktadır. Ameliyat sonrası bu vitaminin her ay enjeksiyon yoluyla yerine konulması gerekir. Kaybedilen vitaminler için hergün vitamin takviyesi verilmelidir. Takiplerde VitD düzeyi takip edilmeli ve hastalara kalsiyum verilmelidir. Bu eksiklikler devamlı takip edilen hastalarda problem yaratmamakta ve çok iyi tolere edilmektedir. Bariatrik diyetisyen takibinde olmayan hastalarda protein eksiklikleri oluşabilmektedir. Hastaların diyetlerinin, özellikle de erken dönem beslenmelerinin çok iyi takip edilmesi gereklidir.
BYPASS CERRAHİSİ GARANTİLİ MİDİR? CERRAHİ SONRASI TEKRAR KİLO ALINABİLİR Mİ? ALINIRSA ÇÖZÜM VAR MIDIR?
Hiçbir obezite cerrahi yönteminin %100 başarılı olması söz konusu değildir. Teknik olarak yapılan bazı hatalar sonucunda hastalar yetersiz kilo verebilir ya da hiç veremeyebilirler. Bırakılan midenin çok büyük olması, mide barsak geçişinin çok geniş olması, bypasslanan barsağın kısa tutuluması yetersiz kilo kaybına neden olabilir. Yetersiz kilo vermenin veya tekrar kilo almanın en önemli nedeni hasta uyumsuzluğudur. Verilen beslenme programlarına uyumsuzluk, aşırı kalorili beslenme ve harketsiz hayat stili gibi etkenler nedeniyle hastalar tekrar kilo alabilirler.
Bypass cerrahisi en radikal cerrahilerden birisi olduğu için yapılabilecek başka birşey kalmadığı düşünülmektedir. Yeni gelişen teknikler ile mide tekrar küçültülmekte, barsak geçişi daraltılabilmektedir. Cerrahi olarak da yapılabilecek şeyler mevcuttur.
Mide Kelepçesi
Mide bandı (kelepçe) kısıtlayıcı türde bir cerrahidir. Yerleştirilmesi oldukça basittir ve operasyon süresi çok kısadır. Çalışma mekanizması yenilen miktarı kısıtlama üzerine kurulmuştur. (Mide kelepçesinin taklış tekniğini görmek için video galerimizi ziyaret edebilirsiniz.) Mide kelepçesi hasta uyumunun en önemli olduğu cerrahi türlerinden biridir. Hasta seçimine çok dikkat edilmezse başarısızlıkla sonuçlanabilir. Amerika ve Avrupa ülkelerinde bu işlemi uygulayacak merkezler için sertifikasyon zorunluluğu mevcuttur. Bu ugulamalar işlem kalitesi ve başarısını arttırmaktadır.
Mide Kelepçesi Kime Uygulanmaz?
Psikolojik yeme bozuklukları, tatlı/şekerli gıda düşkünlüğü ve uyumsuz hastalarda mide kelepçesi uygulanmamalıdır. Büyük mide fıtığı ve mide ülseri olan hastalarda da bu yöntem kullanılmamalıdır. Her hastaya mutlaka ameliyat öncesi endoskopi yapılarak bu problemlerin var olup olmadığı değerlendirilmelidir. HAstaların psikolojik değerlendirmedn geçmeleri ameliyatın başarası için büyük önem taşır.
Mide Kelepçesi İle Ne Kadar Kilo Verilebilir?
Fazla kiloların %40-60’ı bu yöntem ile verilebilir. Sıvı şekilde yüksek kalorili yiyecek tüketen (Kola, dondurma, cips, çikolata vb.) kişilerde kilo verimi daha az olabilir. Egzersiz reçetesi verdiğimiz ve aktif hastalar bu oranlardan daha iyi kilolar verebilmektedir.
Mide Kelepçesi Mideye Ve Çevresindeki Organlara Zarar Verir mi?
Mide kelepçesinin üretildiği silikonun kalitesi, kelepçenin yumuşaklığı, iyi bir cerrahi teknik ve enfeksiyonların oluşup oluşmaması kelepçenin verebileceği zaraları belirler. Mide kelepçeleri dokularda bir takım hasarlarlar oluşturabilir. Yukarıda sayılan olumsuz etkilerin hiçbiri olmasa bile kelepçe mide ve çevre dokulara yapışır. Özellikle de merkezimiz gibi komplikasyon cerrahisi çok yapan ünitelerde, başka merkezlerde uygulanan kelepçe ameliyatlarından sonra oluşan sorunlar çok görülmektedir. Kelepçe hem mideye, hem de karaciğer dokusuna yapışmaktadır. Kelepçenin çıkarılması sanıldığı kadar basit ve sorunsuz bir işlem değildir. Enfeksiyonlar sonrası oluşan tabloda kelepçe ile mide dokusu ve çevre organlar arasında açılması çok zor olan yapışıklıklar oluşmaktadır.
Bantlar (kelepçeler) Arasında Ne Fark Vardır? Amerikan FDA Onayının Anlamı Nedir?
Bantların silikon kalitesi, kilitleme mekanizmaları, bağlantı sistemleri, cilt altına konan haznelerin (port) yapıldığı materyaller, yumuşaklık ve sertliği farklılıklar gösterir. Kaliteli bir bandın yumuşak olması gerekir. Kilitleme mekanizması güvenilir ve kolay olmalıdır. Uygulamasının kolay olması ayrıca büyük önem taşır. Kimi bantlarda cilt altına konan portlar plastik elemanlar içerirken kimilerinde bu tamamen metaldendir. Piyasada daha ucuz olması için Avrupa ve Amerika haricinde ülkelerde üretilen bantlar kullanılmaktadır.
Kelepçenin anavatanı Avrupa’dır. İlk olarak Avrupa’da uygulandığı için Amerika’da kullanılmaya başlaması 2000 yılını bulmuştur. Amerikan FDA onaylı birkaç bant mevcuttur fakat Avrupa’da üretilen birçok bant aynı veya daha iyi kalitededir. Bu bakımdan bandın FDA onayı olmaması bandın iyi olmadığı anlamına gelmez. Hastalara düşen en önemli görev, kendilerine takılacak bantlar hakkında ayrıntılı bilgi edinmektir.
Tüp Mide (Sleeve Gastrektomi)
Sleeve gastrektomi (tüp mide) ameliyatı son yıllarda giderek daha çok artan oranlarda uygulanmaya başlamıştır. Sleeve gastrektomi ameliyatı sırasında midenin büyük bir kısmı geriye dönüşü olmadan çıkarılır. Geriye bırakılan mide dokusu yaklaşık 150-200 ml civarındadır. Sleeve gastrektomi ameliyatının obezite üzerinde iki tür etkisi vardır:
1. Kısıtlayıcı (restriktif) etki: Mide hacmi küçültüldüğü için daha erken doyulur.
2. Hormonal etki: İştah hormonlarının büyük bir kısmı midede üretildiği için iştahta azalma ve öğün aralarında açlık hissinde gerileme görülür.
Tüp mide ameliyatı midenin yaklaşık %80 kısmının cerrahi olarak çıkarılmasıyla gerçekleştirilen bir obezite ameliyatıdır. Birden fazla mekanizmayla hastanın kilo vermesini sağlayan bir ameliyattır.
Öncelikle, yeni oluşturulan mide normal mideye göre belirgin derecede azalmış hacmi nedeniyle daha az gıda ve böylece daha az kalori alınmasına neden olur. Ancak asıl etkisinin gıda alımını kısıtlamaktan öte mide barsak sistemindeki özellikle açlık, tokluk ve kan şekeri kontrolünü sağlayan hormonlar üzerinde meydana getirdiği değişimdir.
Kısa dönem sonuçlarına bakıldığında tüp mide ameliyatı nispeten daha eski olan gastrik bypass kadar hem kilo verdirmede hem de diyabet gibi metabolik bozuklukların tamamen düzeltilmesinde veya iyileşmesinde etkili bir ameliyattır. Ayrıca bu metabolik etkisi aynen bypasstaki gibi hastanın kilo vermesinden bağımsız olarak gerçekleşmektedir. Bir başka deyişle hasta ameliyattan çok kısa bir süre sonra henüz daha kilo vermeye başlamadan,diyabete bağlı yüksek kan şekeri düzeylerinin normale doğru yönelmesi, diyabet için kullanılan ilaçların ve insülinin tamamen veya kısmen bırakılması söz konusudur. Ayrıca tüp mide ameliyatı gastrik bypass ameliyatına göre daha az komplikasyonun görüldüğü bir ameliyattır.
Avantajları
Avantajları arasında kısıtlayıcı bir ameliyat olması, fazla kiloların %50-60’ını kısa sürede kolaylıkla verdirmesi, yabancı bir cisim vücuda adapte edilmek zorunda olunmaması, mide barsak sisteminde gıda geçiş güzergahında bir değişiklik gerektirmemesi (daha fizyolojik), göreceli ,hastanede kalış süresinin daha kısa olması, mide barsak sistemindeki açlık, tokluk ve kan şekeri düzenleyici hormonlara olumlu yönde etkilerde bulunması sayılabilir.
Dezavantajları
Dezavantajları arasında ise; geri dönüşümsüz olması, ameliyat sonrası uzun dönem vitamin takviyesi kullanmak zorunda olunması sayılabilir.
Hemen Randevu Al!
Op. Dr. Engin Baştürk, her hastasına kişisel bir yaklaşım sunar ve tüm işlemlerde en yüksek standartlarda hizmet sunmak için çalışır. Eğer Genel Cerrahi alanındaki bir sorununuz varsa ve Op. Dr. Engin Baştürk’ün hizmetlerinden yararlanmak istiyorsanız, lütfen randevu alarak daha fazla bilgi edinebilirsiniz.
Dr. Baştürk, hastalarının sağlıklı bir yaşam sürmelerine yardımcı olmak için her zaman yanlarında olur.